Ana içeriğe atla

YOĞURURLAR ADAMI

Çok sevdiğim ve konuşurken hep dikkate aldığım bir söz vardır; "Yalan söylemek zeka, dürüstlükse cesaret işidir. Zekan yetmiyorsa yalan söylemeye, cesur ol da dürüst olmayı dene" Ekstrem kişiler hariç,hepimiz ortalama bir zekâ seviyesine sahibiz. Kimse kimsenin zekâsını küçümsemesin. Elimizde olan malzemeyi iyi ya da kötü değerlendirerek, 3 tık aşağı ve ya 5 tık yukarı seviyeye taşıyabiliyoruz. Zeka konusunda insanları birbirinden ayıran da sadece bu. Dolayısıyla karşımızdaki kişi elindeki bu hamuru nasıl değerlendirmiş, bilmemiz çok zor. Oyun hamuru gibi yoğurmuş durmuş, ama hiç bir şey yapamamış mı, yoksa çini gibi seyrine doyum olmayan eserler mi çıkartmış. Karşımızdakine yalan söylüyorsak, -ki bu aslında cahil cesaretidir- bir kaç ihtimal var ve biz bu ihtimallerin sonucunu göze alıyoruz demektir. Birincisi; o kişiyle karşılıklı oyun hamuruyla oynar ama sonuçta ortaya hiç bir şey koyamayız, ikincisi karşımızdaki elimizde olan oyun hamurunu alır, yerine o hamurdan yapılmış heykelimizi bize geri verir. Bu heykeltraşa bırakın yalan söylemeyi, bir daha çamur bile vermezsiniz. Çünkü bilirsiniz ki bu oyunu sizden iyi oynuyor. Karşınızdakinden daha zeki birisiniz ve yalan söylediğini anlıyorsunuz diyelim. Peki bu yalanların karşısında sessiz kalmak mı, uyarmak mı? Bence tabiiki uyarmak. Uyardığınızda ilk etapta kızabilir ve rezil olmuş gibi hissedebilir ama, aslında ona iyilik yapmış olursunuz. Alacağı bu dersle, en azından bir daha rezil olmaz. Bir de kendimizi kandırdığımız bir avuntu cümlesi var; "Ama bu beyaz yalan". Sadece avuntu değil, aynı zamanda kendimize söylediğimiz yalandır bu. Sadece beyazı değil, gökkuşağındaki renklerden hangisini "yalanın" başına koyarsak koyalım, o renk en sonunda kararıyor. Karşımızdakinin üzülmemesi için de söylesek, aslında ânı kurtarmaya çalışmaya gerek yok. İnsan yavrusu hayatta neyle karşılaşırsa karşılaşsın, o sıkıntıyı atlatabilecek güce sahip. Sevdiklerimizin kırılmaması ya da iyiliği için söylediğimiz yalanlarla belki o ânı kurtarıyoruz ama, uzun vadede sevdiğimize zarar veriyoruz. Gerçeklerle yüzleşecek sonunda. Ben oyun hamurlarımla haberleri seyrederken oynuyorum. Bir bakmışım, çeşit çeşit insan heykelleri yapmışım haberler bitesiye kadar. Bir gün sohbet etme imkânı bulursak bana lütfen duymak istediklerimi değil, hep kendi düşüncelerinizi söyleyin. Kendimi geliştirebilmem için ihtiyaç duyduğum eleştiriler bu tarz eleştirilerdir. Özellikle de yazılarımla ilgili Hakan Algan Resmi Web Sitesi

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞİİR GÜNÜ (YALAN HAYAT)

... Eh be yalan hayat, Biraz da benim yüzüme bak, Bakmayacaksan, Çek bi kıyak da, Artık yakamı bırak. Her gecenin sabahı Güneş yeniden doğacak, Akşama kadar mucizeler olacak, Ben de istiyorum bunları yaşamak, Haydi artık yakamı bırak. Hakan Algan

HELALLİK

Son yıllarda helallik istemek, toplumun her kesiminde adet haline geldi. Özellikle siyasilerin "helallik" istemeleri yüzümde bir tebessüme sebep oluyor. Helallik inancımız açısından büyük öneme sahip. Kabul etmemek mümkün değil ama her şeyde olduğu gibi bunu da abartmadık mı? "Hakkını helal et" diyenlere, "helal olsun" demek gerçekten çözüm mü acaba? Zaten helal olsun demekle de o iş olmuyor diye düşünüyorum. Karşımdaki bin bir dalavereyle ruhum duymadan beni kazıklayıp sonunda helallik isteyince, "kul hakkı" sorunu çözülecek. Allahın; "karşıma nasıl gelirseniz gelin, kul hakkıyla gelmeyin" diyerek, bu kadar önemli olduğunu vurguladığı bir konunun, by kadar basit çözümünün olabileceğini sanmıyorum. Bana göre en samimi cevap; "bilerek ve isteyerek hakkıma girdiysen helal edemem. Ama bilmeden hakkıma girdiysen helal olsun" demek sanırım. Hakan Algan Resmi Web Sitesi

ŞİİR GÜNÜ (BAHANE)

  ... Bunlar hep bahane, Görüşmemek için benimle. Arkadaşlarınďa olduğun, Uyuduğun, Banyoda olduğun, Misafirin olduğu, Yemek yediğin, Evlendiğin. Hakan Algan