Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ev etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

MUTLULUK

  ... En çok sizi mutlu eden ne diye düşündünüz mü hiç? Cebınizde hiç eksilmeyecek olan para tomarı mı? Kapınızın önündeki araba mı? Başınızı sokacağınız eviniz mi? Akşam evinize döndüğünüzde sizi karşılayan eşiniz  ve çocuğunuzun oĺuşturduğu sıcacık aileniz  mi? Yoksa neyin yokluğunu yaşıyorsanız, "o olsaydı ben de mutlu olurdum" mu diyorsunuz? Elinizdekilerle mutlu olabilmeyi öğrenme vakti gelmiş o zaman. Meselâ sağlık, ya da bahçedeki çiçek, ve ya ortalıkta gezinen kediyle bile mutlu olmayı deneyin. Sağlık varsa yazılı olanların hepsi gelir. Ama yukarıdakiletin bozuk bir sağlığı, sadece geri getirme ihtimali var. O yüzden şu anda elimizde olanlarla mutlu olmak, yapılacak en mantıklı iş değil mi? Gelin mantıklı olalım bakalım ne olacak... Hakan Algan

ÇÜRÜK BASAMAK

Düşünsenize, şu anda harika manzarası olan, ahşap, dublex bir evin verandasındasınız. Kahvenizi yudumlarken seyrettiğiniz manzara artık yeterli gelmemeye başlıyor ve üst kattan manzaranın daha güzel olduğunu ve oraya çıkmanız gerektiğini düşünüp, merdivenlere yöneliyorsunuz. Elinize aldığınız kahve fincanınızla ahşap merdivenleri çıkmaya başlıyorsunuz. Tam merdivenin ortalarına geldiğinizde, ahşapı artık çürümüş olan basamağa adımınızı attığınızda basamak kırılıyor. Kahvenizin döküldüğü yetmiyormuş gibi, ayağınız da inciniyor. Biraz toparlandıktan sonra basamakları çıkmaya devam ediyorsunuz. Hedefiniz üst kata çıkmak. Sonra basamakları çıkarken daha dikkatli olduğunuzu fark ediyorsunuz. Adımlarınızı daha temkinli atıyorsunuz. Çünkü ilk kazada hem ayağınızı incittiniz hem de kahvenizi kaybettiniz. Aynı sorunları tekrar yaşamak istemiyor, yine de yolunuzdan dönmeyip, üst kata ulaşıp, daha güzel gözüken manzarayı seyrediyorsunuz. Aynı hayatımızda, basamakları çıkarken karşımıza gelen ç

BELEŞÇİ TURİST

Dünyann en züğürt turistini de ülkemizde ağırlyoruzz. Hem de öyle böyle değil. Neredeyse bir yıldır buradalar. Resmen çöktüler. Üstelik ölmesin diye, bir de besliyoruz. Tam anlamıyla "bağrımıza bastık", misafir ediyoruz. Üstelik yetkililerin, "bağrımıza" basmayalım diye, geçiş yollarını kapatmamızı istedikleri halde. Adam kalktı, ta Çin`den buraya kadar ne yol parası ödedi, ne yemek parası. Bindi milletin sırtına, geziyor duruyor. Hele ülkemize geldiğinde, muhakkak akrabalarını da aramış, buradan bahsetmiştir. "Abi Türkiye diye bir yere geldik, acayip misafirperver bir milleti var. El ele, göz göze, dip dibe oturuyoruz burada. Adamlar bırak korkup kaçmayı, kucak bile açtılar bize. Atlayın ilk uçağa binecek birinin boğazına, buraya gelin." diyorlardır koronaca. Birazcık şu "misafirperverliğimizi" dizginleyelim yoksa hiç gitmeyecek buradan. Tamam, uçağa para vermeden geldi buralara kadar. Belli ki, alkolle arası da yok. En azından kolonyanın